By melissa1 | 15-02-2022
Köpeklerde kanlı ishal olarak bilinen hastalık, yani Canin Parvovirus enfeksiyonu köpeklerde sık karşılaşılan, bulaşma düzeyi yüksek bir hastalıktır. Etken DNA 'lı bir virustur. Özellikle yavru köpeklerde kalp kasında ve bağırsak epitel hücrelerine yerleşir. Bu yüzden yeni doğan yavrularda bağırsak mukozasında hasara ve şiddetli ishalle seyreden ani ölüme neden olur.
Köpeklerde enteritise neden olan bir çeşit DNA virusudur. Parvovirüsler ısı değişimlerinin yanı sıra sıklıkla kullanılan dezenfektanlar ve deterjanlara karşı da oldukça dirençlidirler. Canine Parvovirus’un köpeklerden izole edilmiş iki tipi mevcut. Bunlar nonpatojen Canine Parvovirus tip 1 (CPV-1) ve patojen olan Canine Parvovirus tip 2 (CPV-2) ‘dir. Hastalığa genellikle, genç (6 hafta -6 ay arası) yaştaki yavrular aşıları yapılmamış veya eksik olarak yapılmış köpekler duyarlı.
Virüs kontamine dışkılarla direkt ağız ya da burundan temas yoluyla veya virüs ile kontamine personel ve ekipman araçlarıyla temas yoluyla dolaylı olarak enfeksiyon köpeklere bulaşabilir.
Virüsün ilk olarak yerleşeceği yer orofarenksin lenfoid dokularıdır. Burada çoğalan virüs kan yoluyla yayılma ile sistemik hale gelmektedir. Bağırsak epitellerine yerleşerek epitel hücrelerini yok ederler. Epitelyal nekroze sebep olurlar. Bağırsak bariyer fonksiyonunu bozarak bakterilerin bağırsaklara geçişini ve çoğalmasını kolaylaştırırlar.
Klinik belirtiler yaklaşık olarak enfeksiyonun 5-7. gününde meydana gelmektedir, ancak 2-14 gün arasında da gözlenebilir. Letarji, iştahsızlık, ateş gibi bulgularla beraber kusmayla birlikte kanlı, şiddetli ve kötü kokulu ishal gözlenir. Genel muayene bulguları arasında depresyon, dilate ve sıvı ile dolmuş bağırsak bölümleri ve karın bölgesinde ağrı gözlemlenebilir. Hastalık ilerlemiş hayvanlarda, geç kapillar dolum süresi, nabız kalitesinin kötü olması, taşikardi ve hipotermi belirtileri ile septik şok belirtileri gözlenir.
Köpeğinizin kanlı ishal hastalığına yakalandığından şüpheleniyor ya da bahsettiğimiz belirtilere rastlıyorsanız mutlaka veterinerinize danışmalısınız. Barınaktan ya da köpek çiftliklerinden sahiplenilmiş, yavru ve aşılanmamış köpeklerde bu hastalıktan şüphelenilmelidir. Dışkıdaki antijeni saptayan ticari pireperat ELISA’lar yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunlar daha yakın zamanda evrilen CPV-2c suşu için bile, iyi ve mükemmel arasında değişen hassasiyet ve doğruluk oranı saptar. Klinik belirtileri gösteren hayvanlar hemen test edilmeli ve sonucu pozitif çıkanlar hemen karantinaya alınmalıdır.
Canin parvovirus enterit tedavisinin öncelikli amacı, sıvı, elektrolit dengesini sağlamak, metabolik kayıpların önüne geçmek ve ikincil bakteriyel enfeksiyonlarının önüne geçmektir. Kusmanın az olduğu durumlarda, oral elektrolit çözeltileri kullanılabilir. İzotonik dengeli elektrolit çözeltilerinin deri altı uygulaması, başlangıç düzeyindeki sıvı eksikliğini düzeltmek için yeterli olacaktır. Ancak orta ve şiddetli dehidrasyonlu köpekler için yetersiz kalacaktır. Genellikle damar içi dengeli bir elektrolit çözeltisi ile sıvı tedavisi etkili olacaktır. Tedavinin işe yaraması için dehidrasyonun önüne geçilmesi, devam eden sıvı kayıplarının giderilmesi ve idame sıvısı ihtiyaçlarını sağlanması gerekir.
Hastalarda, hipokalemi ve hipoglisemi durumlarının meydana gelmemesi için takip edilmelidir. GI protein kaybı yüksek düzeyde ise, kolloid tedaviye başlanabilir. Protein içermeyen kolloidler 15 dakikadan az olmamak şartıyla bolus ile uygulanabilir.
Antibiyotikler, bozulmuş bağırsak epitelindeki olası bakteriyel risk ve nötropeni nedeniyle kullanılabilir. Bağırsak epitelyellerindeki bozulmaya bağlı olarak bakteriyel translokasyon riski olduğu için antibiyotik kullanımı gerekmektedir. β-laktam grubu antibiyotik, uygun gram-pozitif ve anaerobik etkinlik sağlamaya yardımcı olacaktır. Aminoglikozid türevi antibiyotikler, dehidrasyon durumu ortadan kalkıncaya kadar ve sıvı dengesi kurulana kadar uygulanmamalıdır.
Kusma durumu devam ettikçe dehidrasyon ve elektrolit kaybı olacağı için antiemetik tedaviye başlanmalıdır. Kusmanın önüne geçilmesiyle ağız yoluyla ilaç verilmesi ve besleme kolaylaşacaktır. Canin parvo virusu ile enfekte köpeklerde moropitant kusmayı kontrol ederken vücut kondüsyonunun korunmasına da yardımcı olacaktır. Antiemetik tedaviye rağmen kusma durumunun devam ettiği gözlenebilir.
Son yapılan araştırmalara göre erken enteral beslenme yapılması hastada iyileşmenin, kilo artışıyla ve gut bariyer çalışmasının arttığı yönündedir. 12-24 saat boyunca kusma durumunda azalma gözlemleniyorsa suyun kademeli olarak yeniden verilmesi ve yumuşak, az yağlı, sindirilebilir hazır ya da ev yapımı (haşlanmış tavuk ya da az yağlı süt peyniri ve pirinç) diyeti önerilebilir. Enteral beslenme uygulanamadığında parenteral beslenme önerilmektedir.
Bulaşıcılık düzeyi yüksek olduğu için canin parvovirus ile enfekte hayvanlara ve enfekte şüphesi taşıyan hayvanlara karantina işlemi uygulanmalı. Diğer hastalığa duyarlı hayvanlardan uzak tutulmalıdırlar. Hasta ile ilgilenen personel hijyenine dikkat etmeli, eldiven kullanmalı, ellerini sık sık yıkamalı. Ayakkabılarını dezenfekte etmek için ayak banyoları kullanarak kontaminasyonun önüne geçmelidir. Canin parvo virus ile enfekte hayvanın temas ettiği eşya ve yüzeyler seyreltilmiş çamaşır suyu veya bir peroksijen veya hızlandırılmış hidrojen peroksit çözeltileri ile dezenfekte edilmeli.
Canin parvo virusu koruma ve kontrol altına alınması 6-8, 10-12 ve 14-16 haftalık olduklarında geliştirilmiş canlı aşı ile 21 gün aralıklarla en az 2 doz aşılama önerilir. Ardından 1 yılda bir defa tekrar edilmelidir.
Yeterli miktarda kolostrum alındığında, Canin parvo virus antikorlarına sahip bir anadan doğan yavrular, yaşamın ilk birkaç haftası boyunca enfeksiyona karşı korunacaktır. Ancak, maternal olarak kazanılan antikor seviyesi düştükçe enfeksiyona duyarlılık artacaktır.
Stres etkeni hastalığının klinik belirtilerini şiddetlendireceğinden hastada strese yol açıcak durumlardan kaçınılmalıdır.